2 Aralık 2012 Pazar
Hiç adetim değildir ama içimden bir ses o parayı almamı söyledi ve eğilip aldım. Çok büyük bir para değildi.
Demir 500 lüklerden. İçimden o parayı yolda bir dilenciye veririm diye geçirdim. Durağa gelene kadar gözlerim
bir dilenci aradı. Durağa geldim, orada da hiç dilenci yoktu. Neyse dedim otobüsten inince, bizim oradaki üst
geçitte her zaman bir dilenci olur, ona veririm.
Otobüse bindim. Otobüsten inince üst geçitte duran dilenciye bakındım ama o da yoktu ortalıkta. Bugün nedense bütün dilenciler buhar olup uçmuşlardı. Cebimdeki parayı sıkı
sıkı tutmuş çok kıymetli bir hazine taşıyormuş gibi onu saklıyordum. Üst geçitten geçince artık bir dilenci
görme ihtimalim kalmamıştı. Bu parayı diğer paralarla karıştırmamam gerek, mutlaka birisine vermeliyim diye
düşünerek evin yolunu tuttum. Eve birkaç metre kalmıştı. Köşedeki bakkalı dönecektim, bakkalın önünden geçerken
9 yaşlarında bir ilkokul çocuğu, üzerinde forması, sırtında okul çantası, bana seslendi.
- Abla bakar mısın bir dakika?
Durup çocuğa doğru döndüm.
- Efendim?
Bunu söylerken içimde tuhaf bir his birşeyler olacak diyordu.
- Abla benim 500 liram var onunla cips almak istiyorum. Ama evde kardeşim var ona cips alacak param kalmıyor.
Bana 500 lira verebilir misin kardeşime de cips alayım???
Ahh dedim içimden, işte paranın sahibi çıktı. Onca yolu onun için aşmıştı bu para. Onun için taşımıştım avcumun içinde ısıtarak. Bütün dilenciler onun için buhar olmuştu...
Zaten avcumda tuttuğum kıymetli hazineyi cebimden çıkardım, çocuğa uzattım. Neşeyle aldı parayı, teşekkür edip bakkala koştu.
İçimde bir mutluluk, huzur ve farketmenin keyfi. Örümcek ağı gibi görünen hayatın izini o çocukla gördüm. Keşke bütün izleri hep böyle net görebilseydik. Ama yolun nereye çıkacağını bilmemek de güzel. :)
alıntı : http://blog.cilgin-bedis.com/index.php?q=node/64