Resmin Alt Yazısı

Erdem..Nedir

2 Aralık 2012 Pazar


Erdem kavramı, felsefe tarihinin başlangıcından beri yer alır. "İnsanın ve yaşamın anlamı nedir?" sorusuna verilen felsefi cevap başlangıçta "erdemli olmak" olarak belirtilmiştir. Örneğin mutluluk yaşamın temel amacıdır ve mutluluğa ulaşmanın yolu erdemli olmaktan geçer. Bu düşünceye göre erdemli olmaksa ancak bilgi sahibi olmakla mümkündür.

» ahlakın övdüğü iyilikçilik, alçak gönüllülük, yiğitlik, doğruluk gibi niteliklerin genel adı, fazilet  » insanın ruhi olgunlugu
» antikçağ yunan düşünüşünde töreyle(ahlak) eş anlamlıdır. kendini aşma, en üstün iyi anlamlarına gelmek- tedir. filozoflara göre erdem görüşü değişir: sokrates’te, insan erdem bilgidir ve kişi öğrenirken ortaya çıkar.

Erdem Üzerine Düşünceler kallikes: erdem, güçsüzün isine gelendir.

friedrich hegel: erdem, varligin bilincidir.

spinoza: erdem akla uygun davranmaktir

voltaire: erdem, benzerine iyilik etmektir.

hutcheson: erdem bir egilimdir, iç güdüdür.

aristippos: erdem, haz almada ölçülü olmaktir.

origenes: erdem, tanri karsisinda ölçülü olmaktir.

joseph butler: kisinin kendi kendinin yargilamasidir.

geulincx: erdem, tanri'nin düzenine boyun egmektir.

immanuel kant: erdem bir içgüdü isi degil bir akil isidir.

max stirner: erdem, kendi isteklerime benim uygunlugumdur.

schopenhauer: erdem denmeye deger tek egilim acimaktir.

berkeley: erdem, sonsuz güçlü ruhun idrak ettirdigi bir fikirdir.

leibniz: erdem bir zorunluluktur su halde erdemsizlik mümkün degildir.

samuel clarke: erdem nesnelerin dogal niteliklerine uygun davranmaktir.

sartre: hiç bir sey kisi oglunu, kendinden, kendi benliginden kurtaramaz.

friedrich nietzsche: erdem, insanin insanüstüne ulasmak için harcadigi çabadir.

kong fu tseu: insanin amaci iyi ve uzun yasamaktir. bunun içinse erdem gerekir.

gotama: insan yüreginden yasamak istegini çikartmalidir, ancak yok olarak acidan kurtulabilir...

ksenofanes: varlik her seydir. degisiklik görünüsten ibarettir, gerçekte degisen hiçbir sey yok.

francis bacon: erdemler ülkesini yöneten süleyman evi bir baska adiyla alti günlük isler koleji'dir.

descartes: erdem düsünce ölçüsünü kullanmaktir. iyi sandigimiz seyleri islemekte gösterdigimiz karardan ibarettir.

machiavelli: sözünde durmak büyük bir erdemdir, ama bütün büyük isleri sözünde durmayanlar basarmislardir.

empedokles: devinim bir gerçektir ama olus diye bir sey yoktur. sevgi sonunda tiksinmeyi yenecektir. sevgi tanri'dir...

herakleitos: evren, yaratmayla yok olmanin sonsuza kadar birbirini kovalamasidir. hersey ancak karsitlarin kavgasindan
dogar...

mahavira: insan, hiçbir canli varliga kötülük yapmadan yasamalidir. çok siki bir perhiz yapmali, mümkünse çiplak gezmelidir. aç kalarak ölmek en büyük erdemdir.

parmenides: varlik eger var olmaya baslamissa, ya bir varliktan ya da bir yokluktan çikiyor demektir. üçüncü bir olus düsünülemez. varlik eger bir varliktan çikiyorsa, kendi kendini dogurmus oluyor ki bu da yeni bir sey olmamasi demektir. varligin yokluktan çikmasi akla uygun degildir. varolan degismez. çünkü degismek ya bir varliga ya da bir yokluga geçmek demektir. bu kuruntudan ötürü akil için bir birlik olan evren, biz insanlara ikililik olarak görünüyor...

sokrates: tek kesinlik, erdem bilgisindedir. erdem ögrenilir. kisiler bilmedikleri için kötüdürler. erdem birdir, bölünmez, ayrilmaz. erdem insanin kendini bilmesi, tanimasidir.

montaigne: biz insanlar, kendimizi kötülemede gösterdigimiz zekayi hiç bir yerde göstermeyiz. kafamizin o herseyi bozabilen tehlikeli aletin pesine düstügü öldürmeye kastettigi av kendi kendimizdir. insani öldürmek için gün isiginda genis meydanlar arariz. insani yaparken gizlenip utanmak bir ödev onu öldürmesini bilmekse bir çok erdemleri içine alan bir sereftir. 

Eleştirel Düşünce

2 Mayıs 2012 Çarşamba

criticism1Eleştirel düşünce planlı düşünme ve çalışmanın ürünüdür. Eleştiri yapmak, eleştiriye açık olmayı da gerektirir. “Eleştirmek, geliştirmek içindir.” Bu sebeple iyi niyetle ve gelişmeyi sağlayacak şekilde eleştiri yapılmalıdır. Yeni düşüncelere ve fikirlere kapalı olan bireyin yaptığı eleştiri “yıkıcı tenkit”ten öteye geçmez. Tenkidin “yapıcı” olabilmesi için iyi niyetle ve gelişmeyi sağlayacak yeni fikirlerle beraber olması gerekir.

Eleştirel düşünce değişime açık olmayı, belirli bir fikre ya da görüşe taassupla şartsız bağlanmamayı, taassup ve kıskançlık hastalıklarından uzak olmayı da gerektirir. Bu şekilde yapıcı ve gelişime açık bir eleştiriyi “insaf” işlettiği zaman Bediüzzaman’ın ifadesi ile “hakikati rendeçler” yani, gerçeğin ortaya çıkmasına sebep olur
. (Eski Said Dönem Eserleri, 2009, s. 581, 631) Bediüzzaman “En müthiş maraz ve musibetimiz, cerbeze ve gurura istinat eden tenkittir. Tenkidi eğer insaf işletirse, hakikati rendeçler; eğer gurur istihdam etse, tahrip eder parçalar” (Age, 631) buyurmaktadır. Bilgi toplumuna geçiş ve gelişmeyi destekleyen yüksek rekabet gücü ancak eleştirel yaklaşımlarla kazanılabilir. Felsefi açıdan buna bir nevi septisizm, yani şüphecilik de denebilir. Gerçeği bulmak, yeni fikirler ve problemlere çözüm çareleri üretebilmek ancak eleştirel yaklaşım ve geçici bir şüphe ile mümkündür.


Çağımız “Bilgi Çağı…” Bilgi toplumunu ve sürdürebilir gelişmeyi sağlamak için eğitim stratejik öneme sahiptir
. Ülkemiz eğitilebilir yüksek oranda genç nüfusa sahiptir. Yeni kaplara yeni yemekler konduğu gibi, yeni nesilleri de çağa uygun yeni bilgilerle donatmak şarttır. Bu bakımdan yenilikçilik küresel dünyada hem dünyaya uyum sağlamak, hem de rekabete açık olmak için gereklidir. Demokrasi sosyal ve siyasi hayatta bireyin hak ve özgürlüklerini korumanın teminatıdır. Yeniliğe açık, demokratik özgür ve özgün bireylerin bulunduğu bir toplumun geleceği parlak olur. Bu bakımdan demokratik bireylerin kabiliyetlerini ortaya çıkarmayı hedeflen hür bir eğitim, hem ekonomik kalkınmanın, hem bireysel gelişimin hem de ülke kalkınmanın ön şartıdır. Yenilikleri ortaya çıkarmak ve hür düşünmek bireylere eleştirel düşünme alışkanlığı kazandırmakla da doğru orantılıdır.elestiri_775131004

Eleştirel düşünme bireylerin amaçlı ve hedefli olarak yaptıkları alışılmışın dışında düşünmeyi içerir. Bu salt kişilerin düşüncelerini, davranışlarını ve inançlarını eleştirmek değil; bilakis eşya ve varlık üzerinde alışılmışın dışında farklı açılardan bakabilmek ve yeni yorumlar getirmek demektir. Eleştirel düşünme uluorta tenkit de değildir. Akıl yürütme, mantık ve kıyaslamalarla sonuçta belirli fikir ve davranış değişikliği sağlayan düşünme şeklidir. Sadece günümüzde keşfedilen bir düşünce şekli de değildir. Bilakis Sokrates’ten günümüze bütün filozofların ve ilim adamlarının düşünce biçimidir. Özellikle İslam bilginlerinden Hüccetü’l-İslam İmam-ı Gazali eleştirel yaklaşım konusunda örnek gösterilebilir.

Eleştirel düşünce her alanda ve her aşamada kullanılabilir bir metottur. Bilgiyi sorgulamak bilginin yetersiz olduğunu ortaya koyar ve yeni bilgilerin kazanımını netice verir. Bu düşüncede eksikliklerin farkına varmak ve gidermeye çalışmak önemlidir. Tanımların ve kavramların açıklanması, soyut kavramaların somut örneklerle akla yakınlaştırılması ve yerli yerine konulması önemlidir.

Eleştirel düşünce rastgele tenkit değildir; bilakis zihinsel mantık silsilesine uygun, planlı ve hedeflere yönelik bilimsel bir düşünce şeklidir. Eleştirel düşünme yeni fikir ve düşüncelere kapalı olmamak, düşünmenin farkında olmak, düşünmeyi tefekkür makamına çıkarmak demektir. Eleştirel düşünce fert olarak taklitçiliği terk etmeyi ve bireyselleşmeyi netice verdiği gibi, vatandaşları da sürü olmaktan çıkararak yurttaş haline getirir. Özellikle siyasi alanda eleştirel düşünebilmek bunu sağlar.

17241Okul bir eğitim kurumu olarak çocuğu toplumsal ve sosyal hayata hazırlar. Okulun vereceği en güzel eğitim de öğrencilerin özgün ve özgür birey olması için gereken bilgi ve donanımı sağlamasıdır.

Çağımızın demokrasileri toplumsal problemlere duyarlı, sorumluluk sahibi, dogmatik düşüncelerden uzak, etkin bir şekilde topluma katılan, kendi düşüncelerini oluşturulabilen ve başkalarının düşüncelerini sorgulayabilen ve değerlendiren, empati kurabilen, tartışma ve uzlaşma kültürüne sahip bireylere ihtiyaç duyar. Demokrasilerde eleştirel düşünce yurttaş olmanın şartıdır. Bu bakımdan okullarımızda bunu sağlayacak bir eğitimin verilmesi gerekir.

Öğrencilere eleştirel düşünceyi öğretmesi gereken öğretmenlerin de bu konuda model olması ve farklı düşünme biçimlerine açık olması lazımdır. Öğretmen sınıfında tüm öğrencilerin eğitime ve öğretime katılacağı, kendisini doğal bir şekilde ifade edebileceği ve kabiliyetlerini sergileyebileceği demokratik bir ortam oluşturmalıdır. Eğitim eşitlik, çoğulculuk esasına dayanmalıdır. Öğrencilerin insan haklarına saygılı ve demokrasiyi benimseyen bireyler olabilmelerini sağlamak eğitimin ana hedefi olmalıdır. Bu da ancak eleştirel düşünceyi doğru bir şekilde eğitime uygulayabilme becerisi ile mümkün olur.

Sonuç olarak eleştirel düşünce bilgiye dayalı ve gerçeği aramamaya yönelik bir düşünce şeklidir. İnsanı köle olmaktan kurtararak birey haline getirdiği gibi, toplumu da sürü olmaktan çıkararak hür vatandaşlar haline getirir.

Kinisizm Nedir?

20 Mart 2012 Salı

Antisthenes ile Diogenes'in oluşturdukları Sokratesçi öğreti...

Sokrates'in öğrencisi Atinalı Antisthenes, bir hayli yaşlandığı sırada, bütün dünya zevklerine ve özentili felsefelere sırt çevirmişti. Soylular arasında ve zevkli bir ömür sürerek yaşlandığı halde birdenbire doğaya dönmüş, doğaya uygun yaşamayı yeğlemişti. Köleler gibi giyiniyor ve “ zevk almaktansa ölmeyi yeğlerim” diyordu. Öğretmeninden öğrendiği erdem anlayışını herkesin anlayabileceği bir dille anlatmaya başlamıştı. Her türlü mal ve mülk edinmeye, kölelik ve aile kurumlarına, din inançlarına karşı çıkıyor ve çevresindekilere iyilik öğütleri veriyordu. Gerçekleştirmek istediği, bir çeşit çilecilikle insanın tam bağımsızlığını kazanabileceği ve böylelikle mutluluğa kavuşabileceği düşüncesini okullaştırmaktı. Antisthenes'e göre insanın ereği mutluluktur, mutluluk da her türlü bağdan kurtulmuş içsel bir özgürlükle gerçekleşir. İstenilecek tek şey erdem, kaçınılacak tek şey erdemsizliktir. Gerçek erdem, insanın hiçbir değere bağlı ve tutsak olmamasıyla elde edilir. Bunu sağlamak için de insanın bütün tutkularından sıyrılması gerekir.
Öğretiye köpeksi adının verilmesi Antisthenes'in öğrencisi Diogenes yüzündendir. Diogenes Antisthenes'in mesihvari sözlerine uyarak her şeyden el etek çekip bir köpek gibi yaşamaya başladı. Ölüleri gömmek için kullanılan toprak bir kap içinde yaşıyor ve felsefesini eylemiyle gerçekleştiriyordu. Diogenes Antisthenes'in aklından bile geçirmediği bir biçimde bütün geleneği yadsıyarak her türlü ruhsal ve bedensel isteklere sırt çevirmiş, kendisini doğanın içinde doğal bir varlık gibi özgür kılmıştı. Gerçek erdeme böylesine bir özgürlükle varılabileceği kanısındaydı.

Kinikler her türlü gelenek ve göreneğe karşı çıktıklarından kinizm deyimi, törebilim kurallarını hor görme ırası anlamında da kullanılmıştır. Bu anlamda utanmazlık demektir.

Kinizm, Sokratesçi bir okuldur. Antisthenes da Sokrates gibi töresel bir amaca yönelmeyen bilimleri küçümser, erdemin bilgiyle elde edilebileceğini savunur, yaşamın amacı olan mutluluğu erdemlilikte bulur.

Konseptualizm: Adcılık ve gerçekçiliğe karşı olarak, kavramların genel düşüncelerden ibaret bulunduğunu ve bunların gerçek olduklarını savunmak kadar gerçek olmadıklarını savunmanın da yersiz olduğunu ileri süren Fransız düşünürü Abaelardus'un uzlaştırıcı öğretisi...

Realistler, metafizik tutumlarına uygun olarak genel kavramların gerçek olduğunu ileri sürmüşlerdi. Adcılarsa genel kavramların sadece birer sözden ibaret olduğunu ileri sürerek gerçek olmadıklarını savunuyorlardı. Ortaçağın aydın bilgini Petrus Abaelardus, kavramcılık öğretisiyle, bu çatışmayı uyuşturmaya çalıştı. Tartışma beyhudedir, diyordu, kavramlar elbette gerçek değildirler, ama gerçekliklerden çıkarıldıkları için gene elbette bir gerçeklik taşımaktadırlar. Bunlar, adı üstünde, kavramdırlar ve bunların bu anlamda gerçekliklerini tartışmak yersizdir. Kavramların elbette nesne ve eylemlerden bağımsız olarak birer varlıkları yoktur, ama nesnel gerçeklik bilgisinin özel bir biçimidirler, bizler onlarsız (nesne ve eylemlerden soyutlanmış genel kavramlar olmaksızın) nesnel gerçekliği bilip tanıyamayız. Tümeller ne nesneden önce, ne de sonradırlar, nesnenin kendisidirler. Abaelardus bu savıyla açıkça adcılara katılmakta , ne var ki onlardan biraz farklı olarak tümellerin ya da önsel genel kavramların nesnel gerçekliğin kavranmasında temel öğeler olduklarını ileri sürmektedir. Adcılığın geliştiricisi Oscam'lı William da Abaelardus'un bu savına katıldığından kavramcılık öğretisine son dönem adcılığı adı da verilir.

Septikler

Septikler


PİRRON

Elealı Pirrhon (M.Ö 365-275) kuşkuculuğun kurucusudur. Sokrates gibi oda hiç yazmamıştır. Düşüncelerini öğrencileri aracılığı ile tanıyoruz. Hekim Sextus Empiricus, Pirrhoncu betimlemelerde kuşkucu öğretileri özetlemiştir.(M.Ö 3. Yy)

Pirrhon’a göre evrendeki her şey aynıdır. Değişik bir şey yoktur. Evren ne düşünce ile kavranabilir ne de üstüne bir yargıya varılabilir. Hiçbir tutanağımız yoktur, hiçbir tarafa yönelemeyiz. Gerçeği doğrudan doğruya bilemediğimize göre, gerçek üstüne yargılardan sakınmalıyız.

Kuşkuculuğun ahlaksal sonuçları da vardır: madem dünya da değişik bir şey yoktur, duygu ve isteklerimizi de yok etmeliyiz. Ölümdeki duygusuzluğa isteksizliğe ulaşmalıyız. Kurgusal düşünceyi ve sonuçlar çıkarma eylemini de ortadan kaldırmalıyız. Bundan dolayı Pirrhon hiç yazmamıştır.


TİMON

Pirrhon’un ardılı Timon, bununla birlikte grek mantığının görüş noktasından, karşılık vermenin çok güç olduğu ve zekayla ilgili kimi kanıtlar ileri sürdü. Gerkler yönünden tek kabul edilmiş mantık, tümdengelimseldi. Bütün tümdengelimse Eukleides gibi, apaçık sayılan genel ilkelerden başlamak zorunda idi. Timon bu tür ilkeler bulma olanağını kabul etmeli. Böylece her şey başka bir şeyin yardımıyla belgelenebilecek. Ve bütün kanıt ya dönel (circular), ya da bir hiçten sarkan bitimsiz bir zincir olacaktır. Her iki durumda da hiçbir şey saptanamaz. Görebildiğimiz denli, bu kanıt, orta-çağlara egemen olan Aristoteles felsefesini kökünden koparmıştır. Günümüzde bütünüyle kuşkucu olmayan kişilerce savunulan kimi kuşkuculuk biçimlerini, eski çağın kuşkucuları görememişlerdi. Onlar, görüntülerden kuşkulanmamışlar ya da kendi kanılarınca, yalnızca görüntülerle ilgili dolaysız bilgimizi dile getiren önermeleri kuşkulu bulmamışlardır. Timon’nun yapıtlarından çoğu yok olmuştur. Elimizde bulunan iki parça bu noktayı açıklayacaktır. Bunlardan biri “görüntünün tümüyle geçerli” olduğunu söyler, öbüründeyse şunlar okunmaktadır: “bal tatlıdır” demem, “bal tatlı görünür”. “balın tatlı olduğunu ileri sürmeyi hayırlıyorum. Onun tatlı göründüğünü bütünüyle evetlerim” derim.

Kaynak: Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf "Felsefeye Giriş" Dersi Ders Notları.