Cinsiyet kavramı birkaç açıdan ele alınmalıdır. Öncelikle, bireylerin doğuştan getirdiği, genetik, fizyolojik ve biyolojik özellikleridir. Hermafroditizm, hem erkek hem de kadın üreme organlarının tek bireyde bulunması gibi doğuştan gelen bir cinsel gelişme bozukluğu olmadığı sürece kişiler ‘kadın’ veya ‘erkek’ olarak dünyaya gelirler.
Toplumsal cinsiyet ise toplumsal, kültürel, coğrafi farklılıklara göre bu ‘kadın’ ve ‘erkek’ bireylere yüklenen rolleri, sorumlulukları içerir. Yani doğuştan gelmez, fizyolojik değildir. Kişinin bu rollere göre davranışsal olarak ‘kadınsılık’ veya ‘feminenlik’ ve ‘erkeksilik’ veya ‘maskulenlik’ ile ne kadar aidiyet kurduğuyla ilgilidir. Özetle, cinsiyet doğuştan gelen, toplumsal cinsiyet ise sonradan edinilen özelliklerdir.
Cinsel kimlik karmaşası
Birçok insan doğuştan getirdiği cinsiyetine toplumu tarafından biçilen rolleri tam olarak sergileyemeyebilir. Fakat cinsel kimlik karmaşası olarak tanımlanan şey bir kişinin biyolojik cinsiyetine ait olamama, karşı cinsle güçlü ve sürekli bir özdeşim kurma ve/veya karşı cinste olma arzusunu içerir. Cinsel kimlik karmaşası yaşayan birtakım insanlar yanlış cinsin bedenine hapsolmuş olmaktan bahsedebilirler.
Bu tanımı içeren ‘cinsiyet disforisi’ kavramı kişinin hangi cinsiyete ait olduğunu bilememesinden, transseksüaliteye (tıbbi müdahale ile karşı cinsin birincil ve ikincil cinsiyet özelliklerine sahip olma) kadar varabilir. Bu durumlar, ruh sağlığı çalışanlarının (psikolog, psikiyatr, vs.) ‘ruhsal bozukluk’ tanısı koymak için yol gösterici olarak kullandıkları DMS-IV-TR’ye (Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı, Dördüncü Baskı, Yeniden Gözden Geçirilmiş Tam Metin) göre ‘Cinsel Kimlik Bozuklukları’ başlığı altında değerlendirilirler.
Homoseksüellik nedir?
Homoseksüellik, algılanegeldiği gibi bir cinsel kimlik karmaşası veya bir cinsiyet değil, heteroseksüellik (cinsel açıdan karşı cinsi arzulamak) gibi bir cinsel yönelimdir. ‘Cinsel tercih’ yerine ‘cinsel yönelim’ sözünün kullanılmasının nedeni, birey tarafından ‘tercih edilen’ veya ‘seçilen’ bir durum değil, biyolojik olarak temellendirilebilen ve açıklanabilen bir durum olduğuna dair birçok araştırmanın olmasıdır. Toplumsal baskılardan ve saldırgan tutumlardan dolayı doğuştan gelen bu durum kişinin kendisi tarafından bile inkar ediliyor olabilir.
Türkçe karşılığıyla ‘eş cinsellik’, bir kişinin kendi cinsinden kimselerle ilgili romantizm veya cinsellik içeren fanteziler kurması, onları arzulaması ve/veya onlarla romantik veya cinsel ilişkide bulunmasıdır. Yapılan araştırmalar hetero- ve homo- seksüelliğin düşünce içeriklerinde barınmaktan eyleme dökülmeye kadar uzanan geniş yelpazede olduğunu göstermektedir. Biseksüellik ise, kişinin hem kendi hem de karşı cinsi arzulaması durumudur. DMS-IV-TR’ye göre homoseksüellik ve biseksüellik ruhsal birer bozukluk olarak kabul edilmemektedirler.
Homoseksüellik ne kadar yaygındır?
Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa, Asya ve Pasifik’te yapılan büyük çaptaki araştırmalar göstermektedir ki erkek nüfusunun yaklaşık %3-4’ü ve kadın nüfusunun yaklaşık %1,5-2’si homoseksüeldir.
Homoseksüelliğin kaynağı ile ilgili mitler:
- Boğucu bir anne,
- İlgisiz bir baba,
- Duygusal problemler,
- Çocuklukta veya ergenlikte hemcinsler ile cinsel oyunlar oynama,
- Daha yaşlı bir yetişkin tarafından baştan çıkarılma,
- Ebeveyn âdetleri veya örnek alınan kimseler,
- Anne veya babanın homoseksüel olması.
Homoseksüelite neden kaynaklanır?
- İkizlerle yapılan çalışmalar her iki cinsiyet için de homoseksüelliğin genetik unsurunun %50-60 olduğunu göstermiştir. Maalesef hangi genlerin rol oynadığı henüz tam olarak bilinmemektedir. Ayrıca araştırmalara göre homoseksüel erkeklerin, homoseksüel erkek kardeşe sahip olma ihtimali heteroseksüel erkeklerden yaklaşık %15 daha fazladır. Aynı durum kadınlar ve kız kardeşleri için de geçerlidir ve yüzdesi 10’dur.
- Birtakım araştırmalar, erkek cinsel yöneliminin iki eşey kromozomdan biri olan X kromozomu genleriyle ilgili olduğunu öne sürmektedir ve dolayısıyla homoseksüel erkeklerin anne tarafındaki homoseksüel kuzenleri ve dayılarının baba tarafındakilere göre daha fazla olduğu saptanmıştır. Ama maalesef kadın cinsel yönelimi daha karışık olduğundan aynı bulgu kadın homoseksüeller için doğrulanamamaktadır.
- Herkesin doğumuyla getirdiği bir mizacı vardır ve çocuklar genellikle bunlara göre oyunlar ve oyun arkadaşları seçerler. Araştırmacılar, daha çok hemcinsleriyle oynamayı seçen çocukları cinsiyet-uyumlu ve daha çok karşı cinsle oynamayı seçen çocukları cinsiyet-uyumlu olmayan olarak tanımlamışlar. Çocuğun, daha az zaman geçirdiği cinsiyet grubunu ileriki yaşlarda farklı, ilgi çekici ve heyecanlandırıcı olarak algılaması hipotezinden yola çıkarak cinsiyet-uyumlu çocukların ilerde karşı cinse, cinsiyet-uyumlu olmayan çocukların ise ilerde hemcinslerine ilgi duymaya başladığı söylenmektedir.
- Birtakım araştırmalar homoseksüel erkeklerin heteroseksüel erkeklere göre daha çok ağabeylerinin olduğunu ve her ağabeyin, o kişinin homoseksüel olma ihtimalini %33-48 arttırdığını göstermektedir.
- Kadın ve erkek beyinlerinin yapısal olarak farklı oldukları bilinen bir gerçektir. Ayrıca, hipotalamustaki cinsel davranışları düzenleyen sinir hücrelerinin kadınlara göre erkeklerde daha büyük olduğu da bilinen bir gerçektir. Yapılan bir araştırmada, homoseksüel erkeklerdeki bu hücrelerin büyüklükleri heteroseksüel erkeklerinkilerin yarısı kadardır; yani heteroseksüel kadınlarınkine yakındır.
Yukarıdaki açıklamalar bir bireyin homoseksüel oluşunu garantilemez. Yani yukarıdaki özellikleri barındıran kimselerin mutlaka eş cinsel olacağı anlamına gelmez. Bunlar yalnızca homoseksüel bireylerle yapılmış araştırmalarda bulunan ve bu yönelimi daha iyi anlamamıza yardımcı olan verilerdir. Unutulmamalıdır ki erkek nüfusunun %3-4’ü ve kadın nüfusunun da %1,5-2’si homoseksüeldir. Anlatılanlar, bu bireylerin neden bu cinsel yönelimde olduğunu açıklayan araştırmaların sonuçlarıdır. Biyolojik bir yatkınlığa dair kanıt olsa da henüz bir ‘gay geni’ bulunamamıştır ve dolayısıyla cinsel yönelimi bir psiko-biyolojik süreç olarak görmekteyiz.
Kaynaklar:
Amerikan Psikiyatri Birliği: Psikiyatride Hastalıkların Tanımlanması ve Sınıflandırılması Elkitabı, Yeniden Gözden Geçirilmiş Dördüncü Baskı (DSM-IV-TR), Amerikan Psikiyatri Birliği, Washington DC, 2000’de çeviren Köroğlu E (çeviri ed.), Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 2007.
Malti-Douglas, F. (Ed.). (2007). Encyclopedia of sex and gender. Farmington Hills, MI: Macmillan Reference USA.
Rahman, Q., & Wilson, G. D. (2003). Born gay? The psychobiology of human sexual orientation. Personality and Individual Differences, 34, 1337-1382.
Hazırlayan:
Su Ece Ertürk
İstanbul Bilgi Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı
0 yorum:
Yorum Gönder